r12

 Sevgili Yılmaz Tatlıses seni sevgiyle saygıyla rahmetle anıyoruz!

 

Norayr DemirciNorayr Demirci  «Çalmadığım saz kalmadı dünyada» diyecek olsa hiç yadırganmayacak. Çünkü bir aranjör için gerekli olan piyanodan başka, keman, klarnet, flüt, saksafon, gitar hatta balalayka ve daha birçoklarını mesleği icabı çalıp duruyor Demirci. Komşuları ne çekiyor sormadım ama, eşi her halde kocasının başarısına yardımcı olmak için bu «gürültülü adam»ı elinden geldiği kadar yalnız bırakıyorduk…

Aranjman lafı pek moda şimdi. Sahnelere Zeki Müren, Behiye Aksoy, Nesrin Sipahi gibi as solistler çıkmadan önce — çok daha önce — vakit doldurmak için birer nağme geveliyen şarkıcılar bile «aranjman» arıyorlar. Hatta doğrusunu söylemeyip «Arajman» diyorlar.

Aranjman nedir? Son yıllarda 300 plağın üzerine en meşhur şarkıcılar, bestecilerle beraber adını yazdırmış olan Norayr Demirci, kendisiyle SES için yaptığımız bir konuşmada, «İlkin bu sanat çok yanlış anlaşıldı,, dedi. «Yabancı bir memleketin şarkısına Türkçe sözler yazıldığı zaman ‘Aranjmanı yapıldı’ deyip çıkıyorlardı. Radyolarda spikerler bile anons ederken bu hatayı tekrarlıyorlardı. Oysa o eserler zaten aranje edilmiş, orkestralarla çalınmıştı. Yapılan, aranje bir eserin Türkçe sözlerle takdimi idi ve böyle anons edilmesi gerekirdi. Aranjman, bestecinin yarattığı bir melodinin orkestrasyonunun yapılmasıdır. Besteci bir melodiyi yazmıştır, fakat aranjör onu bir orkestra tarafından çalınacak şekilde düzenlemekte, çok seslendirmektedir. Yani tamamlamaktadır eseri. Onun yarı bestecisi olmuştur.»

Bu sebepledir ki Norayr Demirci orkestranın hemen bütün sazları hakkında bir fikir edinmek, her birinin hakkını vermek için onları öğrenmek zorunda kalmıştır. Daha da öğrenmektedir. Şimdi harp’a çalışıyor…

Ajda Pekkan’dan tutunuz Semiramis Pekkan, Gönül Yazara kadar birçok ünlü şarkıcılarla. Fecri Eadoğlu, Kerem Güney, Metin Bükey’in repertuvarını içine alan çalışmalarında Norayr Demirci, bu sanatçıların okuduklarım ve yazdıklarını batılıların da zevkle karşılayabileceği bir biçime sokmakta üstün başarı gösteriyor.

Norayr otuz üç yaşında, İstanbul’da doğmuş. On yıla yakın Fransa’da kalmış, çalışmış. Sonra yine yurda dönmüş. Şimdi Kurtuluş’ta, bir apartmanın beşinci katında, kurduğu tezgahta, teypler, pikaplar, ampl,katörler ve çeşit çeşit enstrümanlar arasında, eşini ve iki çocuğunu da kaderine ortak ederek şarkı üstüne şarkı yazmaktadır.

Piyasanın istediği gelişigüzel parçaların aranjmanından başka, kendi zevkine göre Bach’ın bir teması üzerine aranjman yapmış ve plağını çıkarmıştır. Şimdi Aşık Veysel’in bağlanması peşinde:

-«Aşık Veysel öyle bir sanatçıdır ki dünyada eşi az bulunur,» demektedir. «Hele bir akor’u var ki Avrupa’da hiç bir müzik çevresinde ona tesadüf etmedim. Ancak Amerikan cazcıları tarafından kullanılan bir akor bu. Onun hiç bozmaksızın, obua, flüt, harp vesair 15 enstrümanın eşliği ile dünyaya tanıtmak en büyük emelim. Günlerdir bu eserin üzerinde çalışıyorum.»

Norayr, Aşık Veysel’e aşık. Ayrıca tekniğinden yardım isteyen sanatçılar arasında Selmi Andak, Yıldırım Gürses, Saadettin öktenay, ismet Nedim ve daha birçoklarını beğeniyor. Ama eserlerinin, genellikle bütün müzik sanatı eserlerinin korunması yolunda memleketimizdeki mevzuat yetersizliğinden yakınıyor. Öyle ya, bir eser yazılıyor, besteleniyor, aranjmanı yapılıyor, gazinolarda, konserlerde ve plaklarda durmadan okunup çalınıyor. Ama hiç birisi, batıda olduğu gibi, her çalınışında bir telif hakkı ödenmek suretiyle de değerlendirilmiyor. Netice?… Netice ne olacak, bir yandan da maliye vergi istiyor… Almıyorlar ki, versinler!

Her gün plaklarda eserleri çalman, piyasaya çıkan plakların çoğunun üzerimde adı bulunan, 300 aranjman sahibi Norayr Demirci, memleketimizde kendisinin durumunda olan yüzlerce besteci, aranjör, icracı ve editörler adına tevekkülle boynunu eğerek şöyle diyor:

– «Almadan vermek, Allaha mahsustur…»

Yorum yapmaya iznin yok!